Sosyal Güvenlik Hukuku Nedir? Bilmeniz Gerekenler
SOSYAL GÜVENLİK HUKUKU NEDİR
Sosyal Güvenlik Hukuku, toplumdaki bireylerin sosyal refahını sağlamayı, bireyler yönünden oluşabilecek riskleri önlemeyi ve toplumun gelirlerinin azalmasını, giderlerinin artmasını engellemeyi amaçlayan bir hukuk dalıdır.
Sosyal güvenlik hukuku bireylere; iş kazası, meslek hastalığı, analık, sakatlık, yaşlılık, ölüm, işsizlik, evlenme, çocuk sahini olma, konut ihtiyacı gibi birçok risk bakımından güvence ve koruma sağlar.
Sosyal Güvenlik Hukukunun tarihsel süreç içerisinde doğuşuna ve çağdaş anlamda gelişimi noktasında sanayi devrimi sonrasında ortaya çıkan sosyal ve toplumsal sorunların temel etkenler olduğunu söylemek mümkündür.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 22.maddesi her insanın sosyal güvenlik hakkına sahip olduğunu hükme bağlamıştır.
Buna paralel olarak Anayasa md. 60 hükmüne göre de; ‘’Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.’’ Anayasa hükmün de anlaşıldığı gibi sosyal güvenlik hakkı oldukça önemli bir meseledir ve öyle ki anayasal dayanağa sahiptir. Ayrıca devlete bireylere sosyal güvenliği temin etmesi için pozitif yükümlülükler yüklemektedir.
Ülkemizde sosyal güvenlik alanında yapılan reformlarla birlikte 2006 tarihinde yürürlüğe giren 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile Sosyal Güvenlik Kurumu kurulmuştur. Bu kanunla Sosyal Sigortalar Kurumu, T.C. Emekli Sandığı ve Bağ-kur’un tüzel kişiliği sona ermiş; 2006 yılında yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile de farklı sosyal güvenlik kanunlarına tabi olanlar tek bir kanun içinde düzenlenmiş ve Sosyal Güvenlik Kurumu adı altında tek bir çatıda toplanmıştır.
Sosyal Güvenlik Hukukunun İlkeleri
Sosyal güvenlik hukukuna hakim birtakım ilkeler mevcuttur. Bu ilkeler şunlardır;
Evrensellik İlkesi: Sosyal güvenlik hukukunun temel ilkelerinden biri evrensellik ilkesidir. Bu ilkeye göre, cinsiyet, yaş, ırk veya ekonomik durum gibi herhangi bir nitelik fark etmeksizin her birey sosyal güvenlik haklarından eşit bir şekilde yararlanmalıdır.
Katılım İlkesi: Sosyal güvenlik hukuku sosyal güvenlik sistemine bireylerin katılımını da amaçlar ve teşvik eder. Çalışanlar, işverenler ve devlet gibi aktörler hep birlikte sosyal güvenlik sisteminin gelişimine ve işleyişine katkı sağlamalıdırlar. Böylece sistemin devamlılığı temin edilerek sosyal katkı ve yardımların finanse edilmesi sağlanır.
•Sosyal koruma ilkesi: Sosyal sigortalar, bağımlı çalışanları sosyo–ekonomik açıdan korunmak için ortaya çıkmış bir sosyal güvenlik yöntemi olmasına rağmen daha sonra bağımsız çalışanları da kapsamına almıştır.
•Dayanışma ilkesi: Bu ilke, bireylerin toplumun diğer bireylerine destek olmasını, dayanışma içinde bulunmayı ve sosyal adaleti gerçekleştirmeyi amaçlar.
Sosyal Güvenlik Hukukunun İlkeleri
Sosyal güvenlik hukukuna hakim birtakım ilkeler mevcuttur. Bu ilkeler şunlardır;
Evrensellik İlkesi: Sosyal güvenlik hukukunun temel ilkelerinden biri evrensellik ilkesidir. Bu ilkeye göre, cinsiyet, yaş, ırk veya ekonomik durum gibi herhangi bir nitelik fark etmeksizin her birey sosyal güvenlik haklarından eşit bir şekilde yararlanmalıdır.
Katılım İlkesi: Sosyal güvenlik hukuku sosyal güvenlik sistemine bireylerin katılımını da amaçlar ve teşvik eder. Çalışanlar, işverenler ve devlet gibi aktörler hep birlikte sosyal güvenlik sisteminin gelişimine ve işleyişine katkı sağlamalıdırlar. Böylece sistemin devamlılığı temin edilerek sosyal katkı ve yardımların finanse edilmesi sağlanır.
•Sosyal koruma ilkesi: Sosyal sigortalar, bağımlı çalışanları sosyo–ekonomik açıdan korunmak için ortaya çıkmış bir sosyal güvenlik yöntemi olmasına rağmen daha sonra bağımsız çalışanları da kapsamına almıştır.
•Dayanışma ilkesi: Bu ilke, bireylerin toplumun diğer bireylerine destek olmasını, dayanışma içinde bulunmayı ve sosyal adaleti gerçekleştirmeyi amaçlar.
Sosyal Güvenlik Hukukunun Konuları/Alanları
Bu alandaki düzenlemeler, devletin sosyal yardımları, sigorta sistemleri ve emeklilik hakları gibi konuları içerir. Sosyal güvenlik hukuku genel olarak sebebi her ne olursa olsun meydana gelebilecek muhtaçlık ve yoksulluk halleriyle ilgilenir ve bunları telafi etmeyi amaçlar. Aile, konut, şehirleşme, eğitim, meslek seçimi, istihdam, sağlık ve hijyen, iş sağlığı ve güvenliği, ulusal ve uluslararası göç gibi yoksulluk oluşturma riski bulunan her durum sosyal güvenlik hukukunun konusu ve alanıdır.
Türkiye’nin de taraf olduğu ILO’nun 102 sayılı “Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Hakkında Sözleşme” uyarınca sosyal sigortanın dokuz ana kolundan söz etmek mümkündür. Bu kollar şunlardır;,
- Hastalık halinde sağlık yardımları
- Hastalık ödenekleri
- Analık
- Sakatlık
- Yaşlılık
- İş kazası ve meslek hastalığı
- Ölüm
- Aile Yardımları
- İşsizlik
Sosyal güvenlik hukukunun ana konuları şunlardır;
Sağlık Sigortası: Sağlık sigortası, bireylerin sağlık hizmetlerine erişimini sağlamak amacıyla geliştirilmiş bir sosyal güvenlik alanıdır. Hastalıkların tedavisi, ilaç temini ve önleyici sağlık hizmetleri gibi konular bu kapsamda düzenlenmektedir. Sağlık sigortası, bireylerin beklenmeyen sağlık sorunlarına karşı mali açıdan korunmalarını amaçlamaktadır.
İşsizlik Sigortası: İşsizlik sigortası, işsiz kalan bireylerin geçici olarak gelir kaybını telafi etmek için tasarlanmıştır. İşsizlik halinde, sigorta primleri üzerinden bireylere belirli bir süre boyunca maddi destek sağlanmaktadır. Bu, işsiz kalan bireylerin ekonomik güvenliklerini korumayı amaçlamaktadır.
Emeklilik ve Yaşlılık Sigortası: Emeklilik ve yaşlılık sigortası, bireylerin emeklilik dönemlerinde maddi güvence sağlamayı hedeflemektedir. Bu sistem, bireylerin çalışma hayatları boyunca ödedikleri primlere dayanarak emeklilik aylığı veya birikmiş bir sermaye sunmaktadır. Bu, yaşlılık döneminde gelir güvencesi sağlayarak toplumsal refahı artırır.
Engellilerin Hakları: Günümüzde sosyal güvenlik hukuku, engelli bireylerin haklarını güçlendirmeye yönelik gelişen bir alan olarak öne çıkmaktadır. Engellilere yönelik özel sosyal yardımlar, iş gücüne katılımlarını teşvik eden düzenlemeler ve engellilerin toplumsal entegrasyonunu sağlamak amacıyla yapılan reformlar, sosyal güvenlik sisteminin evrimine katkıda bulunur.
Dijitalleşme ve Veri Güvenliği: Sosyal güvenlik hukuku, dijitalleşme ve veri güvenliği konularında da önemli bir evrim geçirmektedir. Bireylerin kişisel verilerinin korunması, dijital sosyal güvenlik platformlarının güvenliği ve çevrimiçi hizmetlere erişim, modern sosyal güvenlik hukukunun odak noktalarından biridir.
Sosyal Güvenlik Sistemleri
Türkiye’de sosyal güvenlik sistemi 2’ye ayrılır. Bu sistemler şunlardır;
- Primli Rejim Olarak Bilinen Sosyal Sigortalar
- Devlet Ve Gönüllü Kuruluşlar Tarafından Finanse Edilen Primsiz Sosyal Güvenlik Rejimi (Sosyal Yardım Ve Sosyal Hizmet)
Primli rejim (sosyal sigortalar) kapsam ve sağlanan katkıların düzeyi bakımından diğerlerine oranla daha gelişmiş ve oturmuş bir sistemdir. Bu sebeple Türk Sosyal Güvenlik Sistemini “sosyal sigortalar sistemi” olarak ifade etmek mümkündür.
Sosyal güvenlik alanında yaşanan değişiklik öncesinde, primli rejim sigortalıları üç temel sosyal güvenlik kuruluşu tarafından yönetilmiştir. Bu kuruluşlar; Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK), Emekli Sandığı ve Bağ-Kur’dur. Ancak 2006’da bu kurumlar tek bir çatı altında birleştirilmiştir.
İlgilinin prim ödemek suretiyle yararlandığı başlıca sosyal güvenlik hizmetleri, yaşlılık sigortası, genel sağlık sigortası, iş kazası ve meslek hastalığı sigortası, analık sigortası, malûllük sigortası, ölüm sigortası ve işsizlik sigortasıdır.
İlgilinin katkısı bulunmayan (primsiz) sosyal güvenlik sistemi içerisine ise sosyal yardımlar ve sosyal hizmetler girmektedir. Primsiz sosyal yardım ve hizmetleri şu gruplara ayrılmak mümkündür;
- Tazminat Karakteri Taşıyan Sosyal Yardımlar: Kamu hizmetlerinde çalışırken zarara uğrayan bireylere doğrudan doğruya devlet bütçesinden yapılan parasal yardımlar: Muhtaç asker ailelerine yardım, İstiklal Madalyası sahiplerine yardım, görevleri nedeniyle yaralanan ya da ölen kamu görevlilerine yardım, belirli kanunlarla kamu görevlisine görev nedeniyle uğradığı zarardan dolayı yardımlar, görevi nedeniyle yurtdışındayken herhangi bir saldırı sonucu ölen ya da yaralanan kamu görevlisine yapılan yardımlar.
- 65 yaşını dolduran muhtaç, kimsesiz kendisine nafaka bağlanmayan veya bağlanacak durumda olmayan herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan geliri bulunmayan kimsesiz ve muhtaç yaşlı Türk vatandaşlarına bağlanan koruma karakteri taşıyan yardımlar.
- 18 yaşını dolduran, sürekli olarak bir başkasının bakımına muhtaç olan, bakmakla yükümlü kimsesi bulunmayan özürlünün aylık gelirinin belli bir rakamın altında olması durumunda aylık bağlanması suretiyle yapılan yardımlar.
- Fakir Ve Muhtaç Vatandaşlara Yardımlar: Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu uyarınca oluşturulan fondan yapılan yardımlar.
- Sosyal Hizmetler: 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kanunu gereğince yaşlı, çocuk veya özürlülere yapılan yardımlar.
Sosyal Sigortalar
Sosyal sigorta bir sigorta türü ve bir sosyal güvenlik sistemidir. Sosyal sigorta ile bireyler mali açıdan herhangi bir riske karşı sigortalıdır ve koruma altındadır. Bu sosyal sigorta sistemine çalışan, işveren ve devletin de katkılarından söz edilebilir. Bu, gelecekte bireylere fayda sağlayacak bir ortak bir fon oluşturmak için bir sigorta bedeli olarak düşünülebilir.
Sosyal sigortalara hakim birtakım ilkeler mevcuttur;
•Sosyal denkleştirme ilkesi: Bu ilke sosyal adaletin, sosyal dengenin sağlanmasını amaçlar. Bu ilke, çok kazanan bireylerden daha çok prim alınmasını, az kazananlardan ise daha az prim alınmasını esas alarak; sosyal dengenin sağlanmasına yardımcı olur.
•Sosyal koruma ilkesi: Sosyal sigortalar, bağımlı çalışanları sosyo–ekonomik açıdan korunmak için ortaya çıkmış bir sosyal güvenlik yöntemi olmasına rağmen daha sonra bağımsız çalışanları da kapsamına almıştır.
•Dayanışma ilkesi: Bu ilke, bireylerin toplumun diğer bireylerine destek olmasını, dayanışma içinde bulunmayı ve sosyal adaleti gerçekleştirmeyi amaçlar.
•Tamamlayıcılık ilkesinin sınırlı olması: Esasen sosyal sigortalar, sosyal güvenliğin birinci derecede bileşeni iken, sosyal yardımlar, sosyal hizmetler de sosyal güvenliğin ikinci derecede bileşenidir.
•Zorunluluk ilkesi: Sosyal sigortalara katılım, devlet tarafından kanunlarla zorunlu kılınmıştır. Bu özelliği sayesinde yapılan yardımlar hibe, sadaka gibi yardımlardan farklı olarak istenebilir bir hak niteliğindedir. Bu bağlamda sosyal güvenlik sistemi sosyal huzurun, sosyal barışın ve sosyal adaletin sağlaması açısından son derece önemlidir.
Sosyal Sigorta-Özel Sigorta Ayrımı
Sosyal sigortaların özel sigortalardan ayrılan bazı temel özellikleri şunlardır;
- Sosyal sigortalar devlet tarafından kurulur; sosyal sigortalarla sağlanan sosyal güvenlik garantisi kanunlarla düzenlenir ve devlet tarafından da garanti altına alınır.
- Sosyal sigortaların kamu hukuku özelliğinin bir sonucu olarak, sigorta ilişkisi kendiliğinden, herhangi bir sözleşmeye gerek kalmadan kanun gereği kurulur.
- Sosyal sigortalara katılım zorunludur. Sosyal sigortaların getirmiş olduğu hak ve yükümlülükler, hukuki bir zorunluluk olarak bireylerin istek ve iradelerine bırakılmaksızın, kanunda belirtilen şartları taşıyan herkese uygulanır.
- Sosyal sigortalarda yaşı, cinsiyeti, işi, sağlık durumu, gelir seviyesi ve muhtaçlık seviyesi ne olursa olsun, kanunda belirtilen şartları yerine getiren herkes zorunlu olarak sigorta kapsamına alınır.
- Finansmana katılım zorunlu olup sigortalı, işveren ve bazı durumlarda devlet üçüncü taraf olarak prim ödeyerek sigortaların finansmana katılır.
- Gelirin yeniden dağılımını sağlamak üzere, özellikle para olarak sağlanan hakların seviyesi açısından alt ve üst sınır uygulaması bulunur. Kanunda belirtilen şartları yerine getirenler, sosyal sigortalarla sağlanan sosyal güvenlik garantisini talep etme hakkına sahiptir.
Sosyal Güvenlik Hukukuna İlişkin Davalar
Sosyal güvenlik hukukuna ilişkin birtakım davalar şunlardır;
- Hizmet Tespit Davaları
- Sigortalılığın Başlangıcının Tespiti Davası
- Prime Esas Kazancın Tespiti Davası
- İş Kazasının Tespiti Davası
- Meslek Hastalığının Tespiti Davası
- Sosyal Güvenlik Borçlanmalarından Kaynaklı Alacak Davaları
- Sosyal Güvenlik Ödemelerinden Kaynaklı Rücu Davaları
- Sosyal Güvenlik Kurumu ile ilgili diğer davalar
Hizmet Tespiti Davası: Bazı durumlarda işçiler sigorta kaydı olmaksızın çalıştırıldığı iddiasıyla hizmet tespiti davası açabilmekte ve mahkemece davanın kabul edilmesi durumunda geriye dönük olarak sigorta primlerinin tamamlatılması sağlanabilmektedir. İşçinin bir dönem sigortasız çalıştırıldığının tespitinin yapılması durumunda SGK tarafından işverenlere idari para cezaları kesilir.
Sigortalılığın Başlangıcının Tespiti Davası: Bu dava ile işçilerin sigortalılığın ne zaman başladığının tespit edilmesini talep etmeleri mümkündür. Sigortalılığın ne zaman başladığı, özellikle emeklilik şartlarının belirlenmesi bakımından önem arz etmektedir.
Prime Esas Kazancın Tespiti Davası: Sigorta primlerinin gerçek ücretinden düşük bir ücret üzerinden veya prime esas kazanca dahil olması gereken ödemelerin dahil edilmeden hesaplanarak yatırıldığını iddia eden işçiler bu davayı açarak gerçek prim miktarının tespitini talep edebilirler. Uygulamada primlerin asgari ücret üzerinden yatırıldığı ancak işçinin asıl ücretinin daha yüksek olduğu sıkça görülmekte olan bir durumdur.
İş Kazasının Tespiti Davası: İşverenlerin işyerinde meydana gelen iş kazasını bildirme yükümlülüğü mevcuttur. Bazı durumlarda işverenler bu yükümlülüğe uymamaktadır. Bu durumlarda ya da SGK’ya bildirimde bulunulmasına rağmen SGK’nın iş kazası tespiti yapmadığı durumlarda işçiler iş kazasının tespiti davası açabilir. İş kazasının ölümlü olması durumunda mirasçılar da iş kazasının tespiti davası açabilir.
Meslek Hastalığının Tespiti Davası: İşçinin işten kaynaklı bir hastalığa maruz kalması durumunda buna bağlı sosyal güvenlik haklarından yararlanmak ve işverene karşı tazminat davası açabilmek için hastalığın bir meslek hastalığı olduğunun tespitinin yapılması gerekir. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından meslek hastalığı tespiti yapılmaması halinde işçi mahkemeye başvurarak bu tespiti talep edebilir.
Sosyal güvenlik hukukuna ilişkin davalar kural olarak iş mahkemelerinde açılmalıdır.
Sosyal Güvenlik Hukuku Avukatlık ve Danışmanlık Ücretleri
Sosyal güvenlik hukuku avukatlık ve danışmanlık ücretleri müvekkil ile avukat arasında somut olayın özelliklerine göre değişkenlik gösterir ve taraflar arasında serbest bir biçimde belirlenmektedir. Bu noktada avukatlar için asgari ücret niteliği gösteren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi (AAÜT) önem arz eder. Avukatların bu tarifede belirtilen ücretlerin altında bir ücretle iş alması yasaktır. Bu asgari ücretler davaların karmaşıklığına, mahkemesine, sürecin uzunluğuna ve diğer faktörlere bağlı olarak değişebilir. Ayrıca avukatlık asgari ücret tarifesi her yıl yenilenir ve güncellenir. Bunun yanında Ankara Barosu Avukatlık Tavsiye Ücret Tablosu mevcuttur. Bu ücret tarifesinin bir öneri niteliği taşıdığı da belirtilmelidir. Avukatlık ücretleri yine avukat ve müvekkil arasında; asgari ücret tarifesi, çalışma saatleri, davaya hazırlık süreci, delil toplama işlemleri, savunma stratejilerinin belirlenmesi, duruşmalar, müvekkil ile iletişim, avukatın deneyimi, uzmanlığı, bulunduğu şehir veya bölge gibi faktörlere bağlı olarak serbest bir şekilde belirlenmektedir.
Önemle belirtmek gerekir ki bu yazıdaki bilgilerin tamamı genel bir bilgilendirme içermekte olup hukuki danışmanlık ve reklam gibi algılanmamalıdır. Yaşanılan her bir olay ve uyuşmazlığın bağımsız biçimde ayrı bir hukuki değerlendirmeye tabi tutulması gerekir. Ayrıca her bir hukuki konu ve meselenin çözümü uzman bilgisi gerektirmektedir. Bu sebeple de karşı karşıya kaldığınız hukuki uyuşmazlıklar ve olaylar için yetkin bir avukattan hukuki danışmanlık almanızı, Yargıya taşınan uyuşmazlıklar açısından da dosyalarınızı yetkin bir avukat aracılığı ile takip etmenizi öneririz. Yukarıdaki makale ile ilgili olarak veya her türlü hukuki destek ve danışmanlık için büromuzla iletişime geçebilirsiniz.
İletişim Formu
YASAL UYARI
Bu sitede bulunan her türlü bilgi, yazı ve yapılan açıklamalar 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında bilgilendirme amaçlı olup reklam amacı taşımaz. Bu nedenle, haksız rekabet yaratıldığı şeklinde yorumlanmamalıdır. Ziyaretçiler ve Müvekkillerin, Sitede yayımda olan bilgiler nedeniyle zarara uğradıkları iddiası bakımından Hukuk Büromuz herhangi bir sorumluluk kabul etmemektedir.