SGK'nın Karşılamadığı Kanser İlaçları İçin İlaç Davaları
SGK’NIN KARŞILAMADIĞI KANSER İLAÇLARI İÇİN İLAÇ DAVALARI
Ülkemizde birtakım kanser ilaçları Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından karşılanmamaktadır. Bu durum hastaların yüksek fiyatlara sahip kanser ilaçlarına erişimini zorlaştırarak olumsuz neticeler yaratmaktadır. Ancak bu durum için başvurulabilecek hukuki yollar mevcuttur. Bu yazıda SGK’nın karşılamadığı kanser ilaçları için hukuki bir çare olarak ‘’ilaç davaları’’ konusu ele alınmaktadır.
İlaç Davasının Aşamaları
İlaç davası açmak için genel itibariyle 3 aşamalı bir süreçten söz edilebilir.
1) TİTCK’ya Endikasyon Dışı İlaç Kullanım Başvurusu
2) SGK’ya Başvuru
3) SGK’ya Karşı Dava Açılması Ve İhtiyati Tedbir Talebi
Süreç şu şekilde gerçekleşir;
1. TİTCK’ya Endikasyon Dışı İlaç Kullanım Başvurusu
Kanser tedavisi gören hastaların mevcut kullandıkları ilaçlardan bir fayda elde edememesi gibi durumlarında, hekimler tarafından endikasyon dışı ilaçların kullanılması yöntemine gidilebilmektedir. Endikasyon dışı ilaç tedavisi yapılmaya başlanması ve endikasyon dışı ilaç kullanımı için öncelikli olarak yetkili hekim tarafından Endikasyon Dışı İlaç Kullanım Kılavuzu hükümleri kapsamında Endikasyon Dışı İlaç Başvuru Formu ve rapor düzenlenerek Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumuna başvurmak gerekmektedir. Endikasyon dışı ilaç talebi kurum tarafından talep olunan ilacın, ilgili endikasyonda kullanımının uygun olup olmadığı bakımından değerlendirilir ve buna ilişkin bir rapor hazırlanır. Endikasyon dışı ilaç başvurusunun Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunca bilimsel araştırmalar sonrasında uygunluk onayı ile kabul edilmesi ile ilaç kullanılmaya başlanacak ve bu karar açılacak davalarda ek olarak kullanılabilecektir. Aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından endikasyon şartının varlığını kabul edilmesi durumunda ilaç listeye kaydolur ve ilgili hastalık için bu ilacın kullanımında da SGK tarafından ödeme yapılacak hale gelir. Başvuru kurum tarafından olumlu karşılanırsa Sosyal Güvenlik Kurumuna başvuru yapılacak ve ödenen ilaç bedellerinin iadesi ve bundan sonraki ilaç bedellerinin karşılanması talebinde bulunulacaktır. Sosyal Güvenlik Kurumu başvurucuya 30 gün içinde cevap vermek zorundadır. Bu süre içinde cevap verilmezse talep reddedilmiş sayılacağından dava açılabilecektir.
İlacın; Sağlık Uygulama Tebliğinde SGK tarafından karşılanan ilaçlar listesinde olmaması halinde genellikle endikasyon dışı ilaç kullanımı başvurusu reddedilir. Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından talep reddolunmuş ise bu durumda ilgili ret işleminin iptali için idare mahkemelerinde Türkiye İlaç Ve Tıbbi Cihaz Kurumuna karşı yürütmenin durdurulması istemli olarak iptal davası açılabilecektir. Endikasyon dışı ilaçların kullanımına ilişkin talebin reddine karşı açılan iptal davası sonrasında mahkeme kararı ile ilgili işlemin iptaline karar verilirse kişiler tarafından SGK’ya başvuru yapılarak ilaç bedellerinin ödenmesine veya hasta tarafından ödenmiş ise iadesine ilişkin taleplerde bulunulabilecektir.
Endikasyon Nedir?
Bir kanser ilacının ücreti belli bir hastalık veya belli bir hastalığın bir türü bakımından veya belli bir tedavi basamağında SGK tarafından karşılanıyor olabilir ancak bir başka hastalık veya belli bir hastalığın bir türü veya belli bir tedavi basamağında bakımından SGK aynı ilacın bedelini karşılamayabilir. Buna ‘’endikasyon şartının oluşmaması’’ denir. Bu durumda Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumuna endikasyon dışı ilaç kullanım başvurusu yapılır. Bir ilacın bedelinin SGK tarafından karşılanabilmesi için ilacın Sağlık Uygulama Tebliğinde bulunması ön şart olmakla birlikte bu şart tek başına yeterli olmayıp ilacın bedelinin SGK tarafından karşılanabilmesi için ilacın belirli türdeki kanser hastalığının tedavisinde kullanılması veya hastanın belirli tedavileri almış/almamış olması veya tedavinin belli bir aşamasında olması gibi şartların yani endikasyon şartının varlığı da gerekmektedir. Bir kanser ilacının bir kanser türü tedavisinde kullanımının SGK’nın geri ödemesinin kapsamında olup olmadığı yani endikasyon şartının varlığı hususu hastanın hastalığının özellikleri ile kullanılacak ilacın SUT’taki ölçütler üzerinden değerlendirilmesi ile tespit edilecektir.
2. SGK’ya Başvuru
Endikasyon şartı TİTCK Başvurusunun olumlu sonuçlanması ya da olumsuz sonuçlanması ile birlikte ilgili ret işleminin idari dava ile iptalinin sağlanması ile sağlandıktan sonra kanser ilacı ödemelerinin yapılması ve önceden hasta tarafından ödenen bedellerin iadesi talebiyle SGK’ya başvurulmalıdır. Eğer SGK talebi reddeder ya da 30 günlük cevap süresi sonucunda neticesiz,cevapsız bırakırsa ilaç davası süreci başlatılacaktır.
SGK Başvurusu İçin Gereken Belgeler Nelerdir?
- Örnek İlaç Kullanım Raporu, (Rapor muhakkak heyet onaylı, her bir doktor tarafından imzalı ve kaşeli ve özellikle raporda “bu ilacın kullanımı hayati önem arz etmektedir, ilacın muadili yoktur'' ibaresini içerir olmalıdır)
- Fatura Aslı (E-arşiv faturalarda kaşe ve ıslak imza olacak)
- Reçete Aslı
- Karekod Sonlandırma Çıktısı (MEDULA - Manuel Reçete Giriş’ten yapılacak)
- İlaç Kullanım Raporu
- Endikasyon Dışı İlaç Onay Belgesi (Türkiye İlaç Tıbbı Cihaz Kurumu)
- İlacın (Kemoterapi ) Uygulama Protokolü (Kaşe , imza, uygulanan miktar ve tarih bilgisi olacak
- İlaç Kutusu ve Fotokopisi
- SGK İle İlgili Maaş Bağlatma Yapılandırma Vs. Yetkilerini İçeren En Geniş Bir Vekaletname
3. SGK’ya Karşı Dava Açılması Ve İhtiyati Tedbir Talebi
Bazı durumlarda hastaların kullanmak zorunda kaldıkları kanser ilaç ücretlerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmadığı durumlar ortaya çıkmaktadır. Endikasyon şartının sağlanması bu davalarda en başta yerine getirilmesi gereken durum olmakla birlikte hem idari dava şeklinde hem de özel hukuk bakımından iş mahkemelerinde açılacak dava türleri içindir. Öncelikle İdari dava olarak idari işlemin iptali için dava açılarak endikasyon şartı sağlanmalıdır. Ödenen ilaç bedellerinin iadesi için ise tam yargı davası denilen davaların açılması gerekebilecektir. Ancak endikasyon şartı sağlanıp ilaç kullanım onayı alınmasına rağmen ilaç bedelinin SGK tarafından karşılanmaması halinde SGK’ya karşı iş mahkemelerinde dava açılması mümkündür. İlacın SGK tarafından karşılanması talebiyle açılan davalar niteliği itibariyle idari işlemin iptalidir. Bu durumda iptali istenen idari işlem; SGK’nın tedavi için gerekli ilacın masrafını karşılama talebini reddi işlemidir. Bunun için öncelikle SGK’ya başvurarak ilaç bedelinin ödenmesi talep edilmelidir. Son dönemlerde kanser hastalığının tedavisi için tüm dünyada yeni nesil akıllı kanser ilaçları kullanılmakta ülkemizde de kullanımı yaygın hale gelmektedir. Ancak; SGK tarafından bu yeni nesil kanser ilaçlarının, Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) kapsamında geri ödemesi yapılmamaktadır. SGK’nın ödemediği yeni nesil akıllı kanser ilaçlarını mahkeme kararı ile almak mümkündür. İlaç kullanıldıktan sonra bedeli istenebileceği gibi bedeli ödenmeksizin mahkemeden alınacak bir ihtiyati tedbir kararı ile de ilacın temini de mümkündür. Bunun için mahkemeye başvurularak; öncelikle, kullanılacak yeni doz ilaçların bedeli ödenmeksizin yani bedelinin tamamının SGK tarafından ödenmesi için ihtiyati tedbir kararı alınmalı; bedeli ödenen ilaçların da iadesi talep edilmelidir.
Dava “ilaçların kesintisiz olarak dava süresince SGK tarafından karşılanması” talepli ihtiyati tedbir talepli olarak açılmalıdır. İhtiyati tedbir kararı dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda verileceğinden kısa bir süre içinde istenilen sonuca ulaşılabilmesi mümkündür. İhtiyati tedbir kararı verilmesi durumunda dava sonuçlanıncaya kadar talep edilen ilaçlar Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) karşılamaktadır. Ayrıca dilekçede, SGK’nın kanser tedavisi için gereken ilaçların karşılanması yükümlülüğünü yerine getirmediği vurgulanır. Dilekçede, hastanın adı, adresi, SGK sigorta numarası ve olayların detayları belirtilir. Ayrıca, hukuki dayanaklar ve talepler açık bir şekilde ifade edilir. Ayrıca dilekçede; tüm yurttaşların yaşama haklarının, Devlet güvencesi ve onun pozitif yükümlülüğü kapsamı içinde koruma altında olduğu, Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen "yaşama hakkı"nın yalnızca yaşamını sürdürmek anlamında değil "sağlıklı yaşama hakkı"na sahip olmak anlamında olduğu, bu nedenle kişilerin sağlıklı olma hakkı, kamusal korumaya tabi olduğu, anayasada yer alan sosyal hukuk devleti ilkesi ile sosyal güvenlik hakkının gereği olarak SGK’nın bu ilaçları karşılaması gerektiğine de yer verilebilir.
Özetle; SGK bir ilacın endikasyon dışı ilaç başvurusu yapılıp onay alındıktan sonra, buna rağmen SGK’nın ilacın karşılanması talebini reddetmesi halinde, bu ret işleminin iptali için SGK’ya karşı süresi içerisinde İş Mahkemelerinde ihtiyati tedbir talepli olarak dava açılabilir.
Yetkili ve Görevli Mahkeme Nedir?
İdare aleyhine açılacak davalar esas olarak idari yargının görev alanına girmektedir. SGK ve Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu da bir idaredir ve bunlara karşı açılacak davalarda idare mahkemeleri görevlidir. Ancak bazı durumlarda ve bazı özel düzenlemeler kapsamında görevli yargı birimi adli yargı olmaktadır. Nitekim 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 101. maddesi hükmüne göre SGK aleyhine açılacak davalara iş mahkemeleri bakmakla görevlidir.
Ancak hasta 01/10/2008 tarihinden önce emekli sandığı mensubu olarak çalışmaya başlamış ise davayı görmeye görevli mahkeme idare mahkemeleridir.
Yetkili mahkeme ise SGK’ya yapılan başvuruyu reddeden şubenin bulunduğu yer mahkemesidir.
Emsal Olay ve Karar
Emekli H.G.’ye, kaldırıldığı Başkent Üniversitesi Hastanesi’nde akciğer kanseri teşhisi konuldu.Yapılan testler sonrası hastalığın ileri derecede olduğu, kemoterapi ve radyoterapinin sonuç vermeyeceği, tedavi için ‘lenvatinib’ etken maddeli ‘Lenvima’ adlı ilacın kullanılacağı belirtildi. H.G., yurt dışından getirilen ve kürü 1300 euro olan ilacı karşılayamayacağı gerekçesiyle SGK’ya başvurdu.
SGK ise ilacın Sağlık Uygulama Tebliği ve ek şartlarına uymadığı, geri ödeme listesinde bulunmadığı gerekçesiyle karşılanamayacağı yönünde cevap verdi. H.G., avukatı Eliz Atlı aracılığıyla Ankara 14’üncü İdare Mahkemesine başvurup, yürütmenin durdurulması ve bir an önce tedaviye başlanması için ilacın SGK tarafından karşılanması talebinde bulundu. Dilekçede, “İlacın SGK tarafından karşılanmaması, müvekkilin tedaviye ulaşmasını engelleyecek ve müvekkili her geçen gün ölüme bir adım daha yaklaştıracaktır. Bundan dolayı sayın mahkemeden talep ettiğimiz teminatsız yürütmenin durdurulması müvekkil bakımından hayati önemi haizdir. Karar verilmemesi halinde, müvekkilin tedavisinin devamı için çok önemli olan ilacın parası karşılanamayacak ve sağlığı bakımından telafisi mümkün olmayan zararların ortaya çıkması gündeme gelecektir” denildi. Mahkeme, başvurudan hemen sonra verdiği ara kararda, SGK’nın kararıyla ilgili yürütmenin durdurulmasına hükmedip ilaç masrafının karşılanmasına karar verdi.
Mahkeme, ara kararın ardından SGK’dan dava konusu işleme ilişkin tüm bilgi ve belgeleri içeren işlem dosyasının aslı veya onaylı örneğinin savunmayla birlikte mahkemeye gönderilmesini istedi.SGK mahkemeye gönderdiği savunmasında, ‘Lenvima’ isimli ilacın Sağlık Uygulama Tebliği’nde bedeli ödenecek ilaçlar listesinde yer almadığını, dolayısıyla söz konusu ilaç bedellerinin davacıya ödenemeyeceğini, işlemin hukuka uygun olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etti. Tarafların mahkemeye sunduğu bilgi, belge ve savunmaları değerlendiren mahkeme, dava konusu işlemin iptaline karar verip, ilacın SGK tarafından karşılanmasına hükmetti. Mahkeme kararında, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nca kabul edilen ve Türkiye’nin de tarafı olduğu ‘İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ ile 8 Kasım 2003’de yürürlüğe giren ‘Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmenin ilgili maddelerine atıfta bulundu. Dava konusu olayda hekimin ‘Lenvima’ isimli ilacın kullanımını uygun gördüğü aktarılıp, şöyle denildi: Davalı idarece ilacın Sağlık Uygulama Tebliği’nin bedeli ödenecek ilaçlar listesinde yer almadığı gerekçesiyle ilaç bedelinin kurumca karşılanmamasının, bedeni, ruhi ve sosyal yönden tam bir iyilik hali içinde en temel insan hakkı olan yaşama hakkını sınırlayacağı, oysa yaşama hakkının hizmetin her safhasında sağlık hizmeti sunan kişi, kurum ve kuruluşlar dışında hizmete katılan her kademedeki ve unvandaki ilgililerce de göz önünde bulundurulması gerektiği, nitekim herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkını haiz olduğu ve hiçbir merci veya kimsenin bu hakkı ortadan kaldırmak yetkisinin olmadığı, ayrıca devletin, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamakla yükümlü olduğu da dikkate alındığında, dava konusu işlemin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında öngörülen sosyal hukuk devleti ilkesi ile sosyal güvenlik hakkına da aykırılık oluşturacağı anlaşıldığından, dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Emsal Kararlar
;
İlaç Davası Emsal Kararlar
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 08.03.2022 Tarih, 2022/232E. 2022/429K. sayılı kararı
- SGK Tarafından Karşılanmayan Kanser İlaçları İçin Hukuki Yollar
- İlaç Davaları
…Davacının meme kanseri teşhisi konulduğu, farklı sağlık kurumlarında teşhis ve tedavisinin yapıldığı, bu meyanda Memorial Şişli Hastanesinde adına 01.09.2018-01.12.2018 tarihleri arasında geçerli ilaç kullanım raporu düzenlendiği ve bu raporda “Pertuzumab” adlı ilaca da yer verildiği, hasta hekimleri tarafından kemoterapi uygulandığı, bu sırada (22.11.2018, 13.12.2018, 03.01.2019, 24.01.2019 tarihlerinde) belirtilen ilaç kullanıldığı, önceki tarihli başvurularının ise, ilacın meme kanserli hastalarda yeterli etkinlik sağlamadığı gerekçesiyle Türkiye İlaç Ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından uygun görülmediği anlaşılmaktadır.
Bu durumda; dava dosyasındaki bilgi ve belgeler ile mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, ilacın kullanılmasına rıza gösteren davacı tarafından, tedaviyi üstlenen hekimce kullanılması uygun görülen ilacın belirgin avantaj sağladığı yönündeki iddiasına karşın, davalı idarece aksi yönde bir kanıt sunulamadığı gibi endikasyon dışı ilaç kullanım kılavuzunun aksine ilacın hasta bazında bir değerlendirmesinin yapılmayarak genel bir durum değerlendirilmesi yapıldığı, yine davacının tedavisinin planlanmasında ve bu tedavide uygulanacak ilacın belirlenmesi noktasında, davacının tedaviyi üstlenen hekiminin sorumluluğu bulunmakta olup, Anayasa’nın 56. maddesi uyarınca söz konusu ilacın temininin idarece yerine getirilmesi gerekirken, talebin reddedilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir. Diğer taraftan, hastalıkların tedavisinde kullanılacak ilaçların öncelikle ilgili endikasyonlarda etkinlik ve güvenilirliğinin bilimsel veriler ile kanıtlanması gerektiği, mevzuatında belirlenen diğer şartlarla birlikte etkinlik ve güvenilirlik koşullarını sağlayan ilaçların Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırıldığı ve bunun üzerine ilaç bedellerinin de Sosyal Güvenlik Kurumunca ödenebilir hale geldiği hususunda kuşku bulunmamaktadır.
Sağlık Uygulama Tebliğinin ekinde yer alan EK-4/A “Bedeli Ödenecek İlaçlar Listesi” incelendiğinde, davacının tedavisinde kullanılmak üzere talep edilen endikasyon dışı ilaç kullanımına konu “Perjeta” isimli ilacın 15/10/2016 tarihi itibarıyla söz konusu listeye eklendiği görülmektedir.
Bu durumda, endikasyon dışı ilaç kullanım talebine konu ilacın, bilimsel açıdan etkinlik ve güvenilirliğinin de kanıtlandığı, buna bağlı olarak da Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırıldığı ve Kurum tarafından bedelinin ödenebilir hale geldiği anlaşılmakta olup, Türkiye İlaç Ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından tesis edilen davacı hakkındaki önceki işlemler ekinde yer verilen aynı mahiyetteki raporlardaki analizlere katılması da olanaklı değildir.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 20.10.2021 Tarih, 2021/43E. 2021/30K. sayılı kararı
- SGK Tarafından Karşılanmayan Kanser İlaçları İçin Hukuki Yollar
- İlaç Davaları
… Başvuruya konu aykırılığın giderilmesi istenilen Ankara Bölge İdare Mahkemesi 7. İdari Dava Dairesinin E:2020/1380, K:2020/1251 sayılı kararına ilişkin uyuşmazlıkta; dava, davacının “bronş veya akciğer malign neoplazmı” tanılı hastalığının tedavisi amacıyla, tedaviyi yürüten hekim tarafından reçete edilen “atezolizumab” etken maddeli ilacın kullanımının uygun görülmediği yolundaki işlemin iptali ile kullanılmaya devam edilecek olan ilaç bedellerinin ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmış, yalnızca … Kurumu husumetiyle görülen bu davada, Ankara 5. İdare Mahkemesinin 07/07/2020 tarih ve E:2019/2127; K:2020/952 sayılı kararıyla, dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varıldığı, davacının hukuka aykırılığı ortaya konulan bu işlem sebebiyle ödemek zorunda kaldığı ilaç bedellerinin Anayasa’nın 125. maddesi gereği davalı idarece davacıya ödenmesi gerektiğinin de açık olduğu” gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline ve ilaç bedellerinin davacıya ödenmesine karar verilmiş, anılan karara karşı davalı idarece yapılan istinaf başvurusu da, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 7. İdari Dava Dairesinin 04/11/2020 tarih ve E:2020/1380, K:2020/1251 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
Bununla birlikte, başvuru konusu karar ile çelişkili olduğu ileri sürülen Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesinin 27/02/2020 tarih ve E.2018/6692, K.2020/1349 sayılı kararına konu uyuşmazlıkta ise; dava, davacılar tarafından vefat eden murislerinin “nivolumab” etken maddeli “opdivo” isimli ilacın hastalığının tedavisinde kullanılması talebiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin yargı kararı ile iptaline karar verilmesi üzerine kendi imkanlarıyla satın aldıkları 79.994,28-TL’nin fatura tarihlerinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle açılmış, … Kurumu ve … Başkanlığı husumetiyle görülen bu davada Ankara 10. İdare Mahkemesinin 25/06/2018 tarih ve E:2017/2698, K:2018/1492 sayılı kararıyla, “Opdivo” isimli ilacın kullanım talebinin reddine ilişkin işlemin yargı kararı ile iptal edildiği, 21/03/2018 tarih ve 30367 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ uyarınca “Nivolumab” etkin maddeli “Opdiva” isimli ilacın geri ödeme kapsamına alındığı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamında genel sağlık sigortasından sağlanacak sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlanmanın genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler için bir hak olduğu, bu hakkın finansmanını sağlamanın davalı idarenin yükümlülüğünde olduğu gerekçesiyle” davacının tazminat isteminin kısmen kabulü ile 62.890,00-TL’nin idareye başvuru tarihi olan 20/07/2017 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı idarelerce hesaplanarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin ise reddine karar verilmiş, tarafların istinaf istemlerinin üzerine, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesinin 27/02/2020 tarih ve E:2018/6692, K:2020/1349 sayılı kararıyla, sağlık giderleri kapsamında olan ilaç bedellerinin, 5510 sayılı Kanun’un 73. maddesi gereğince Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığınca ilgililere ödenmesi gerektiğinden, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun davacılara ödenecek ilaç bedelini ödeme konusunda sorumluluğunun bulunmadığı” gerekçesiyle reddine, Mahkeme kararının hüküm fıkrasında yer alan “62.890,00 TL’nin idareye başvuru tarihi olan 20/07/2017 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı idarelerce hesaplanarak davacıya ödenmesine” cümlesindeki “davalı idarelerce” ibaresi kaldırılarak, “davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığınca” şeklinde düzeltilmesine kesin olarak karar verilmiştir.
Ankara Bölge İdare Mahkemesi Başkanlar Kurulunun 02/04/2021 tarih ve E:2021/36, K:2021/36 sayılı kararında; olayda, endikasyon dışı ilaç kullanımı konusunda izin vermeye yetkili olan Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun davacıların başvurusunu reddetmesi üzerine, hekim tarafından sürekli kullanımı için reçete edilen ilacın davacılar tarafından alınarak kullanıldığı, işlemin hukuka aykırı bulunarak mahkeme kararıyla iptal edildiği, bu durumda ilgililerce talep edilen meblağın, ilaç bedelinden çok hukuka aykırı işlem nedeniyle doğan bir zarardan kaynaklanan bir tazminat niteliğine dönüştüğü, buna göre de söz konusu zararın tazmin sorumluluğunun işlemi tesis eden kuruma ait olduğu gerekçesiyle, aykırılığın Ankara Bölge İdare Mahkemesi 7. İdari Dava Dairesinin kararı doğrultusunda giderilmesi gerektiği görüşü benimsenmiş ise de;
Ankara Bölge İdare Mahkemesi 11. İdari Dava Dairesinin 27.02/2020 tarih ve E.2018/6692, K.2020/1349 sayılı kararına konu uyuşmazlıktaki talebin, “nivolumab” etken maddeli ilacın endikasyon dışı kullanımına ilişkin başvurunun reddi yolundaki işleminin yargı kararı ile iptal edilmesi üzerine, anılan işlem nedeniyle davacıların kendi imkanları ile temin ederek kullandıkları 79.994,28-TL ilaç bedelinin fatura tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine ilişkin olduğu, tam yargı davası olarak açılan ve belirli bir bedelin yasal faizi ile birlikte ödenmesi talebini içeren bu davanın, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı husumeti ile görüldüğü ve dava konusu ilaç bedelin ödenmesi hususunda yalnızca davalı idarelerden Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının sorumlu olduğu yolunda hüküm kurulduğu,
Öte yandan, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 7. İdari Dava Dairesinin 04/11/2020 tarih ve E.2020/1380, K.2020/1251 sayılı kararına konu uyuşmazlıkta ise; talebin, “atezolizumab” etken maddeli ilacın endikasyon dışı kullanımına ilişkin başvurunun reddi yolundaki işlemin iptali ve kullanılmaya devam edilecek ilaç bedellerinin ödenmesine ilişkin olduğu, iptal ve tam yargı davası formunda açılan ancak tazminat istemi yönünden belirli bir bedel ve faiz istemi bulunmayan bu davanın yalnızca Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu husumetiyle görüldüğü ve dava konusu işlemin iptali ile işlem nedeniyle ödenmek zorunda kalınan ilaç bedellerinin davalı idarece davacıya ödenmesi yolunda hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükmü ve açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde; dava açılmasını gerekli kılan süreç ve koşulların farklılığı nedeniyle, aykırılığın giderilmesine konu kararlardaki istemlerin, açılan davaların niteliğinin, hasım mevkiine alınan idareler ile bu idarelerin hukuki sorumluluğuna dair değerlendirmelerin birbirinden farklı olduğu, bu farklılıklar nedeniyle hakkında hüküm kurulan idarelerin de birbirinden farklılık arz ettiği anlaşıldığından, isteme konu uyuşmazlıkların, belirli bir ilke ve esasa bağlanmasına olanak bulunmadığı, dolayısıyla, verilen kararlar yönünden anılan Daireler arasında kanun hükmünün öngördüğü şekliyle bir aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
İzmir Bölge İdare Mahkemesi 5. İdari Dava Dairesi 03.12.2020 Tarih, 2020/1177E. 2020/1325K. sayılı kararı
- SGK Tarafından Karşılanmayan Kanser İlaçları İçin Hukuki Yollar
- İlaç Davaları
Davacıların miras bırakanı olan K4’in “Metastatik Mide Ca ( mide kanseri)” kanseri tedavisi gördüğü dönemde tedavide kullanılan ve davalı idarece karşılanmayan “X1″ isimli ilaç için ödenen 23.516,32 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte tazmini istemiyle açılan davada; uyuşmazlık konusu olayda, kanser hastası olan davacıların miras bırakanı K4’in hastalığının tedavisinde kullanılması için uygun görülen ”X1” isimli ilacın, tedavi sürecinin bir parçası olduğu, davacıların yakınının hastalığı da göz önüne alındığında yaşamsal öneminin bulunduğu, dolayısıyla sözü edilen ilaç bedelinin ödenmemesinin, 5434 sayılı Kanun kapsamında tedavi yardımından yararlanan davacıların yakınının sağlıklı yaşam hakkı ve sosyal devlet ilkesi ile bağdaşmayacağı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamında genel sağlık sigortasından sağlanacak sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlanmanın genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler için bir hak olduğu ve bu hizmet ve hakların finansmanını sağlamanın davalı idarenin yükümlülüğünde olduğundan, davacıların miras bırakanı K4’in hastalığının tedavisinde kullanılan “X1” isimli ilaç için ödenen 23.516,32 TL’nin davalı idareye başvuru tarihi olan 12/03/2018 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı idarece davacılara ödenmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne,23.516,32 TL’nin davalı idareye başvuru tarihi olan 12/03/2018 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin faiz isteminin reddine karar veren İzmir 5. İdare Mahkemesi’nin 30/03/2020 gün ve E: 2019/1532, K: 2020/348 sayılı kararının; hukuka aykırı olduğu, mevzuat uyarınca söz konusu ilaç bedelinin ödenmesinin mümkün olmadığı, ayrıca mahkemece davacının fazlaya ilişkin faiz talebi reddedildiği için bu kısım için idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği halde hükmedilmediği ileri sürülerek, istinaf yolu ile incelenerek kaldırılması istenilmektedir. İzmir 5. İdare Mahkemesi’nin 30/03/2020 gün ve E: 2019/1532, K: 2020/348 sayılı kararının dayandığı gerekçe usul ve yasaya uygun olup, kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmamaktadır.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi 03.03.2020 Tarih, 2020/468E. 2020/375K. sayılı kararı
- SGK Tarafından Karşılanmayan Kanser İlaçları İçin Hukuki Yollar
- İlaç Davaları
… Konuya ilişkin olarak, herhangi bir hastalığın tedavisinde, sadece ilgili endikasyonda etkinliği ve güvenilirliği bilimsel olarak yeterli klinik çalışmalar ile kanıtlanmış ve bu endikasyonda standart doz belirlenerek ruhsatlandırılmış ilaçların kullanımı zorunlu olup; ruhsatlı endikasyon dışı (of labeluse) ve/veya standart dozların üzerinde ilaç kullanımı ile ülkemizde henüz ruhsatlandırılmamış ilaçların bireysel tedavi amacıyla yurtdışından getirtilerek kullanımının tıbbi, etik, hukuki ve farmakoekonomik açıdan denetimi açısından, bu kapsamdaki ilaçlar ile yapılan tedavilerin bazı bilimsel standartlara kavuşturulması ve Sağlık Bakanlığı izni olmaksızın kullanılmasını önlemek açısından getirilen endikasyon dışı kullanım onayı; onaya konu ilacın yaşamsal gerekliliği veya tedavide kullanımının tıbbi zorunluluğunu ortaya koyan bir işlem niteliğinde bulunmadığından; salt endikasyon dışı kullanım onayının varlığına dayalı olarak, HMK 390/3 maddesinde belirtilen “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” düzenlemesi kapsamında ihtiyati tedbir için gerekli olan “yaklaşık ispat” yükümlülüğünün yerine getirildiğini kabule olanak bulunmamaktadır.
Aynı konudaki uyuşmazlık nedeniyle AİHM Akdeniz v. Türkiye başlıklı 50624/19 başvuru numaralı dosyası üzerinden, “Adli Tıp Kurumu bünyesindeki bir komisyon tarafından, hazırlanacak ve “başvuranın onaylanmamış … tedavisi değil de, hastalığına ilişkin olarak Türkiye’de kullanılan standart tedavi ilaçlarını kullanması halinde bu durumun başvuranın sağlığında ciddi, hızlı ve geri dönüşü olmayan bir bozulmaya ya da ölüme ya da yaşam beklentisinde ciddi azalmaya veya yoğun acıya sebep olup olmayacağına dair değerlendirmede bulunacak bir tıbbi rapor,” sunulması gereğine değinilerek, endikasyon dışı kullanım izninin yaklaşık ispat koşulu açısından yeterli olmadığı ve bu konuda başkaca tıbbi inceleme raporlarına gerek olduğuna vurgu yapılmakla birlikte tedbir kararı verilmiş ; daha sonra söz konusu dosya üzerinden AİHM tarafından 28.11.2019 tarihinde verilen kararda, “…taraflarca 4, 13, 15, 19 ve 22 Kasım 2019 tarihlerinde sağlanan bilgiler ışığında; Mahkeme, başvuruyu 28 Kasım 2019 tarihinde tekrar değerlendirmiş,” ve tedbir kararının uzatılmayacağına, başvurunun da kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir. Bu durumda, benzer uyuşmazlıklar nedeniyle hukuki güvenlik ve eşitlik ilkelerinden hareketle ihtiyati tedbir kararı verilmesi yönündeki yaklaşımın dayanağı da ortadan kalkmış bulunmaktadır.
YARGITAY 10. DAİRESİ 31.03.2022 T., 2021/11547 E., 2022/4751 K. SAYILI KARARI
“19. AİHM, 2012 yılında verdiği Panaitescu/Romanya kararında Başvurucunun tedavisi için gerekli iki ilacın pahalı olduğu gerekçesi ile karşılanmaması ve Hamburg’da 2 aylık tedavi için gereken masrafların karşılanmamasını konusunu incelemiştir.Başvurucu lehine ilaç ve tedavi masraflarının karşılanması gerektiğini belirten yerel mahkeme kararı vardır. AİHM bu kararlara rağmen tedavi masraflarının karşılanmamasının usul açısından yaşam hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir.AİHM, yaşam hakkını korumakla görevli olan devletin mali sebepleri mazeret göstererek mahkeme kararlarını uygulamasını geciktiremeyeceğini belirtmiştir.20. AİHM benzer bir yaklaşımla yaşam riski olan A.A/Türkiye (Başvuru No: 50624/19) başvurusunda 2.10.2019 tarihinde tedbir kararı vermiştir.Başvurucunun tedavisi için hayati öneme sahip ilacın temini için daha önce iş mahkemesine ve Anayasa Mahkemesine yaptığı tedbir talepleri olumsuz sonuçlanmıştır.Bunun üzerine başvurucu AİHM başvurmak zorunda kalmıştır.AİHM Başvurucunun yaşam hakkının riske girdiğini dikkate alarak, Başvurucunun herhangi bir kişisel masrafa maruz kalmadan, Pembrolizumab etken maddeli Keytruda isimli ilacın tedavisinden faydalandırılması gerektiğini Hükümete bildirmiştir. Hükümetin tedbir kararı sonrası gerekli tedaviyi sağlamasında sonra tedbir kararı kaldırılmıştır.” ifadelerine yer vererek bu hususu vurgulamıştır.Yüksek mahkeme yine aynı kararında “Dosya içeriğine ve açıklanan maddi ve hukuki olgulara göre kanser hastası olan davacı açısından “Nivolumab (Opdivo)” ilaç kullanımı akılcı ilaç kullanım kapsamında kalmaktadır.Zira doğru teşhis konulmuş, anılan ilaç uygun olarak seçilmiş, dozu ve uygulama süresi belirlenmiş ve reçeteye bağlanmıştır.Yargılama aşamasında da davacının hastalığının ilerlemesini durdurduğu, tedavide fayda gördüğü alınan raporla saptanmıştır. Davacının yaşam süresinin uzaması, yaşam ve sosyal güvenlik hakkı kapsamındadır.İlacın esas itibarıyla yaşamın sürdürülmesini sağladığı anlaşıldığından, devletin yaşamı koruma yükümlülüğü içinde kaldığı açıktır. Burada salt iyileşme ve sağlığa kavuşma aranması, yaşam hakkının kısıtlanması anlamına gelecektir. Anılan ilacın deneysel olmadığı, Dünya Sağlık Örgütünce onaylandığı da anlaşılmaktadır.Kaldı ki Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ilacın kullanımını uygun bulmuş olup, yargılama sırasında da rapor alınmıştır.İlk derece mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesinin kararları isabetlidir.Çoğunluğun Uluslararası Sözleşmeler ve Anayasa hükümlerine aykırı olarak, yaşam ve sosyal güvenlik hakkını sınırlayıcı şekilde ve özellikle akılcı ilaç kullanımı ilkelerine uygun olarak tedaviyi uygulayan hekimin ve bunu doğru bulan raporları yok sayarak, “sigortalı hastanın sağlığına kavuşması ve hastalığın iyileşmesi hususu olduğu göz önünde bulundurulması, ilacın anılan hastalığın iyileşmesi için tedavisinde kullanılmasının hayati öneme haiz ve zorunlu olduğu sonucuna varıldığı takdirde ise ilaç bedelinin uygunluğu yönünden ve katkı payını da irdeleyecek biçimde denetime elverişli hesap raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği” gerekçelerine yer vermiştir.
Endikasyon Dışı İlaç Kullanımı Başvurusunun Reddi İşleminin İptali Davası Emsal Karar
T.C. ANKARA 7.İDARE MAHKEMESİ ESAS NO : 2021/...
ISTEMIN ÖZETI : Davacı tarafından, rahatsızlığı olan "Beyin malign neoplazmı" tedavisi için "pembrolizumab" etkin maddeli ilacın endikasyon dışı kullanımına izin verilmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine dair 19.12.2020 tarih E.293881 sayılı islemin; hukuka aykırı olduğu, ilacın doktoru tarafından kullanılmasının uygun bulundugu ileri sürülerek iptali ile öncelikle yürütmesinin durdurulmasına karar verilmesi istenilmektedir.
SAVUNMA ÖZETI : Davacının söz konusu ilaç kullanım talebinin, "Pembrolizumab" etkin maddeli ilacın yeterli etkinlik verisi bulunmaması nedeniyle uygun görülmediği, tesis edilen işlem de mevzuata ve hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmesi gerektigi savunulmaktadır.
TÜRK MİLLETİ ADINA Karar veren Ankara 7. İdare Mahkemesince, dava dosyası incelenerek yürütmenin durdurulması istemi hakkında işin gereği görüşüldü: Dava; davacı tarafından, rahatsızlığı olan "Beyin malign neoplazmı" tedavisi için "pembrolizumab" etken maddeli ilacın endikasyon dışı kullanımına izin verilmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine dair 19.12.2020 tarih E.293881 sayılı islemin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açılmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 27. maddesinin ikinci fıkrasında, "Danıştay veya idari mahkemeler, idari islemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartların birlikte gerçekleşmesi durumunda, davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler.
Uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerin yürütülmesi, savunma alındıktan sonra yeniden karar verilmek üzere, idarenin savunması alınmaksızın da durdurulabilir." kuralına yer verilmiştir.
Anayasanın 2. maddesinde; Devletin sosyal bir hukuk Devleti olduğu vurgulanan, 5.maddesinde; Devletin temel amaç ve görevleri; kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kisinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bagdasmayan surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartlar hazırlamaya çalışmak olarak belirtilmis, 17. maddesinin birinci fıkrasında ise; "herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir" hükmüne yer verilmiştir.
Yine Anayasanın "Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması" başlıklı 56. maddesinin üçüncü fıkrasında; "Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler" hükmüne, dördüncü fıkrasında; "Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki saglık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir" hükmüne, "Sosyal güvenlik hakkı" başlıklı 60. maddesinin birinci fıkrasında; "Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir" hükmüne, ikinci fıkrasında; "Devlet, bu güvenligi sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar" hükmüne, "Devletin iktisadi ve sosyal ödevlerinin sınırları" başlıklı 65. maddesinde; "Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir" hükmüne yer verilmiştir.
Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi Nin "umumi kaide ve esaslar" başlıklı 2. maddesinin birinci fıkrasında; doktorların başta gelen vazifesinin, insan sağlığına, hayatına ve şahsiyetine ihtimam ve hürmet göstermek olduğu belirtilmiş, 6. maddesinin birinci fıkrasında; "Tabip ve dis tabibi, sanat ve mesleğini icra ederken, hiçbir tesir ve nüfusa bakılmaksızın, vicdani ve mesleki kanaatine göre hareket eder" hükmüne, ikinci fıkrasında; "Tabip ve dis tabibi, tatbik edeceği tedaviyi tayinde serbesttir" hükmüne yer verilmis; Sağlık Bakanlığınca 01.08.1998 tarih ve 23420 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe giren "Hasta Hakları Yönetmeliğinin" 1. maddesinde de; "Bu Yönetmelik; temel insan haklarının sağlık hizmetleri sahasındaki yansıması olan ve basta Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında, diğer mevzuatta ve milletlerarası hukuki metinlerde kabul edilen "hasta hakları"nı somut olarak göstermek ve sağlık hizmeti verilen bütün kurum ve kuruluşlarda ve sağlık kurum ve kuruluşları dışında sağlık hizmeti verilen hallerde, insan haysiyetine yakısır sekilde herkesin "hasta hakları"ndan faydalanabilmesine, hak ihlallerinden korunabilmesine ve gerektiginde hukuki korunma yollarını fiilen kullanabilmesine dair usul ve esasları düzenlemek amacı ile hazırlanmıştır" denilmek suretiyle Yönetmeliğin amacı ortaya konulmus, "tanımlar" başlıklı 4. maddesinde; "hasta" kavramı ile sağlık hizmetlerinden faydalanma ihtiyacı bulunan kimsenin, "Hasta hakları" kavramıyla ise; Sağlık hizmetlerinden faydalanma ihtiyacı bulunan fertlerin, sırf insan olmaları sebebiyle sahip bulundukları ve T.C. Anayasası, milletlerarası antlaşmalar, kanunlar ve diğer mevzuat ile teminat altına alınmış bulunan haklarının ifade edildigi vurgulanan, "İlkeler" başlıklı 5. maddesinin (a) bendinde; bedeni, ruhi ve sosyal yönden tam bir iyilik hali içinde yaşama hakkının, en temel insan hakkı oldugunun, hizmetin her safhasında daima gözönünde bulundurulacak; (b) bendinde ise; herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve gelistirme hakkını haiz oldugu ve hiçbir merci veya kimsenin bu hakkı ortadan kaldırmak yetkisinin olmadığı bilinerek, hastaya insanca muamele bulunulacağı yolundaki emredici kurallara yer verilmis, "Tıbbi Gereklere Uygun Teşhis, Tedavi ve Bakım" başlıklı 11. maddesinde ise; hastanın, modern tıbbi bilgi ve teknolojinin gereklerine uygun olarak teshisinin konulmasını, tedavisinin yapılmasını ve bakımını istemek hakkına sahip olduğu vurgulanmıştır.
Sağlık Uygulama Tebliğinin "Reçetelere yazılabilecek ilaç miktarı" başlıklı 4.1.4 maddesinin dördüncü fıkrasında, "Bir ilacın Ülkemizde onaylanmıs endikasyonu ve Kısa Ürün Bilgisinde tanımlanan dozu dısındaki her türlü kullanımı, Sağlık Bakanlığınca verilen endikasyon dışı ilaç kullanım onayı ile mümkündür.
a) Bir ilacın ülkemizde onaylanmis endikasyonu dışındaki her türlü kullanımı için Sağlık Bakanlığı tarafından yayımlanan “Endikasyon Dışı İlaç Kullanımı Kılavuzunda belirtilen esaslara da uyulacak olup, kılavuzda tanımlanmamıs durumlar için hasta bazında Sağlık Bakanlığı endikasyon dışı ilaç kullanımı onayı aranır.
b) Kurum web sayfasında yayımlanan EK-4/D Listesinde yanında (*) yıldız işareti bulunmayan ilaçların, söz konusu listede ilişkilendirilen hastalıklarda kullanımı halinde Sağlık Bakanlığı endikasyon dışı ilaç kullanım onayı aranmaz.
c) Sağlık Bakanlığı tarafından verilen endikasyon dışı ilaç kullanım onaylarında, bu onay için süre belirtilmemiş ise rapor yenilenmesinde yeni onay aranmaz.
ç) Endikasyon dışı ilaç kullanım onayı aranacak ilaçlar için reçeteler ve sağlık raporları ilgili uzman hekim/hekimlerce düzenlenir.
d) Bir ilacın ülkemizde onaylanmıs endikasyonunda tanımlı olmayıp, SUT’ta özel düzenleme olarak yer alan koşulu dışında kullanımı, Sağlık Bakanlığınca hasta bazında verilen endikasyon dışı ilaç kullanım onayı ile mümkündür.
e) EK-4/A Listesinde yer alan ve SUT’ta endikasyona dayalı özel düzenlemesi olan bir ilacın, bu düzenlemenin yürürlük tarihinden sonra Saglık Bakanlıgınca sonradan ilacın ülkemizdeki ruhsatlı endikasyonlarına yeni bir endikasyon eklenmesi halinde; ilacın eklenen yeni endikasyonda kullanımı, Sağlık Bakanlığınca hasta bazında verilen endikasyon dışı ilaç kullanım onayı ile mümkündür." hükmüne yer verilmiştir. Devletin, herkesin sağlıklı bir yaşam sürdürmesi için gerekli teşkilatı kurmakla, yaşam hakkını sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bagdasmayan surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmakla ve sosyal güvenlik hakkını sağlayacak gerekli tedbirleri almakla görevli oldugu ve bu kapsamda sosyal güvenlik hakkına sahip kişilerin tedavi giderlerinin ödenmesine ilişkin usul ve esasların belirlenmesi için, içlerinde davalı idarenin de yer aldığı bazı kurum ve kuruluşlara düzenleme yapma yetkisi verildiği anlasılmaktadır. Ancak söz konusu yetkinin, planlama ve bazı düzenlemelerin yapılması amacıyla kullanılması gerektigi açık olup; yetkinin veriliş amacı asılarak, ilgililerin sağlık hizmetine ulaşmasının engellenmesi veya ağır bir mali yük altında bırakılması sonucunu doğuracak şekilde uygulanması hukuken mümkün bulunmamaktadır.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacının beyin kanseri hastası oldugu, tedavisini yürütmekte olan hekimi tarafından hastalığının tedavisinde kullanılması önerilen "pembrolizumab" etken maddeli ilacın endikasyon dışı kullanımına izin verilmesi istemiyle davalı idareye başvuruda bulunduğu, başvurunun ''ilgili alanın ilgili tanıda hasta özelliklerine uyan durumlarda yeterli etkinlik verisi bulunmadığı'' gerekçesi ile reddi üzerine, söz konusu işlemin iptaline karar verilmesi istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlasılmaktadır.
Davacının tedavisini takip eden Hacettepe Üniversitesi Hastanesi doktorları tarafından söz konusu hastalığın tedavisinde "pembrolizumab" etken maddeli ilacın kullanılmasının gerektiğinin belirtildigi, tedavi sürecinde yol haritasının tedaviyi takip eden doktorun takdirinde olduğu dolayısıyla görüşünün hasta için önem arz ettiği, normal tedavi sürecinde geçen zaman kaybının hasta yönünden hayatını kaybetme gibi telafisi imkansız sonuçlar doğurabileceği hususları dikkate alındığında, tedaviyi kabul eden davacının anılan ilacın teminine yönelik isteminin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2. ve 56. maddeleri uyarınca
idarece yerine getirilmesi gerektiği sonucuna varıldığında, endikasyon dışı ilaç kullanım başvurusunun reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Öte yandan, hukuka aykırılığı belirtilen gerekçeyle ortaya konulan dava konusu işlemin davacının yaşam hakkına ilişkin olması ve uygulanması halinde davacının sağlık durumu daha da kötülesebileceginden, telafisi güç veya imkansız zararların doğacağı açıktır.
Açıklanan nedenlerle; açıkça hukuka aykırı olan ve uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararlara sebebiyet verebileceği anlasılan dava konusu işlemin, 2577 sayılı Kanunun 27. maddesi uyarınca teminat alınmaksızın yürütmesinin durdurulmasına, kararın tebliğinden itibaren (7) gün içerisinde Ankara Bölge İdare Mahkemesine itiraz yolu açık olmak üzere, 10/03/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
SGK Tarafından Karşılanmayan İlaçlar İçin İş Mahkemesinde Açılan Dava Dilekçe Örneği
ANKARA..İŞ MAHKEMESİNE
İHTİYATİ TEDBİR TALEPLİDİR
DAVACI : Adı ve Soyadı, (T.C. Kimlik No), Adres
VEKİLİ : Avukat Adı ve Soyadı, Adres
DAVALI : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı
Ziyabey Cad. No:6 06520 Balgat/ANKARA
DAVA KONUSU : Müvekkile reçete edilen kanser ilaç bedelinin tedavi boyunca kesintisiz olarak SGK tarafından karşılanması, ihtiyati tedbir ve SGK’nın olumsuz idari işleminin iptali konulu taleplerimiz hakkındadır. (Sosyal Güvenlik Kurumu ilaç ödemesi)
AÇIKLAMALAR :
1-….. Hastanesinde tedavi görmek üzere muayene olan ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı doktoru tarafından ” …..” ilaç reçete edilen (EK-1) müvekkil; kritik döneme girmiş olan ”………..” tanılı kanser hastası olup söz konusu ilacı ivedi olarak kullanması gerekmektedir. Müvekkilin kanseri dördüncü (son) evrede olup, kemoterapi ve radyoterapi tedavilerine rağmen beyinde ve iskelet sisteminde metastazlar tespit edilmiş, yaşam süresi aylarla sınırlı hale gelmiştir. İşbu sebeple ilgili ilacın kullanılması müvekkilin yaşaması için büyük öneme sahiptir.
2- Müvekkile işbu kanser ilacı SGK ile anlaşması bulunan ………….. Hastanesi tarafından reçete edilmiş olup SGK tarafından ilaç masraflarının karşılanması müvekkilin yaşam hakkı için şarttır..
3- Müvekkil hakkındaki endikasyon dışı ilaç kullanım onayı, sağlık tetkikleri ve önemli raporlar (radyoloji raporları, PET/BT) ekte yer almaktadır. Kendisinin kanser türüne en uygun ilaç ” ” olup bu ilaç piyasada akıllı ilaçlar arasında en etkililer arasındadır. Bu konuda onlarca bilimsel makale bulunmakta olup ilgili ilacın yurt dışından ithalatı ve müvekkilin tedavisinde kullanımı Sağlık Bakanlığı tarafından da onaylanmıştır. Dilekçemizin ekinde yer alan …..tarihli, 3 farklı onkoloji uzmanı tarafından düzenlenen ilaç kullanım raporundan da açıkça görüldüğü üzere, müvekkilin kanser tedavisinde [] ilacın 1(bir) yıl süre ile kullanılması gerektiği açıkça ifade edilmiştir. (EK-1 ile EK-2)
4-Davalı kurum ise, bu ilacın bedelini çeşitli bahaneler göstererek ödemekten kaçınmaktadır. Bu durumda müvekkilim için hayati öneme sahip olan bu ilacın bedelinin Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından karşılanması için bu davayı açmak zarureti hâsıl olmuştur.
SONUÇ ve İSTEM:
Yukarıda kısaca açıklanan nedenlerle davanın kabulü ile, müvekkilimin Sağlık Kurulu Raporu gereğince kullanmak zorunda olduğu plav aixdlı ilacın bedelinin Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından karşılanmasına, yargılama giderleri ve ücreti vekâletin davalı kuruma yüklenmesine karar verilmesini davacı vekili olarak saygılarımla arz ve talep ederim. …/…/
İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Avukatlık ve Danışmanlık Ücretleri 2025
İş ve Sosyal Güvenlik hukuku avukatlık ve danışmanlık ücretleri müvekkil ile avukat arasında somut olayın özelliklerine göre değişkenlik gösterir ve taraflar arasında serbest bir biçimde belirlenmektedir. Barolar belirli aralıklarla yol gösterici olması sebebiyle asgari ücret tarifeleri yayınlamaktadırlar. Hukuk Büromuz tarafından Ankara Barosu Avukatlık Tavsiye Ücret Tablosu dikkate alınmaktadır. Söz konusu tarifeler Baroların bulunduğu şehrin ve genel olarak ülkenin ekonomik koşulları, avukatların çalışma şartları ve ilgili diğer parametreler baz alınarak düzenlendiğinden bu tarifeler uygulamadaki ortalama ücretlere tekabül etmektedir. Ancak yine de belirtmek gerekir ki dava türü aynı olsa bile her iş kendi özelinde farklı iş ve işlemler gerektirdiğinden her dosya için belirlenen ücretlendirme farklı olabilir. Ayrıca Türkiye Barolar Birliği de her yıl asgari ücret tarifesi yayınlamaktadır. Bu noktada tekrar hatırlatmak gerekir ki Avukatlık ücretleri avukat ve müvekkil arasında; asgari ücret tarifesi, çalışma saatleri, davaya hazırlık süreci, delil toplama işlemleri, savunma stratejilerinin belirlenmesi, duruşmalar, müvekkil ile iletişim, avukatın deneyimi, uzmanlığı, bulunduğu şehir veya bölge gibi faktörlere bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. ,
Önemle belirtmek gerekir ki bu yazıdaki bilgilerin tamamı genel bir bilgilendirme içermekte olup hukuki danışmanlık ve reklam gibi algılanmamalıdır. Yaşanılan her bir olay ve uyuşmazlığın bağımsız biçimde ayrı bir hukuki değerlendirmeye tabi tutulması gerekir. Ayrıca her bir hukuki konu ve meselenin çözümü uzman bilgisi gerektirmektedir. Bu sebeple de karşı karşıya kaldığınız hukuki uyuşmazlıklar ve olaylar için yetkin bir avukattan hukuki danışmanlık almanızı, Yargıya taşınan uyuşmazlıklar açısından da dosyalarınızı yetkin bir avukat aracılığı ile takip etmenizi öneririz. Yukarıdaki makale ile ilgili olarak veya her türlü hukuki destek ve danışmanlık için büromuzla iletişime geçebilirsiniz.
İletişim Formu
YASAL UYARI
Bu sitede bulunan her türlü bilgi, yazı ve yapılan açıklamalar 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında bilgilendirme amaçlı olup reklam amacı taşımaz. Bu nedenle, haksız rekabet yaratıldığı şeklinde yorumlanmamalıdır. Ziyaretçiler ve Müvekkillerin, Sitede yayımda olan bilgiler nedeniyle zarara uğradıkları iddiası bakımından Hukuk Büromuz herhangi bir sorumluluk kabul etmemektedir.