Aile Hukukunun Tanımı, Konusu ve Kapsamı Nedir?

Aile Hukukunun Tanımı, Konusu ve Kapsamı Nedir? - 2

Aile Hukukunun Tanımı, Konusu ve Kapsamı Nedir?

Bilindiği gibi aile, toplumun en temel yapı taşıdır. 1982 Anayasasında aile birliği kavramı “Türk Toplumunun Temeli” olarak düzenleme altına alınmıştır. Toplum içindeki düzenin korunmasını sağlayan ve aile birliğinin güvenli ve huzurlu şekilde muhafaza edilmesini sağlayan aile hukuku alanı da çok özel ve önemlidir. Aile hukuku; aile birliği içinde meydana gelebilecek her türlü problemin çözümü ve fertler arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi için var olan hukuk dalıdır. Aile hukuku temel olarak bireylerin haklarını ve bireyler arası hukuki ilişkileri düzenleyen medeni hukukun bir alt dalıdır ve aile hukuku ile ilgili uyuşmazlıkların çözümü için temel düzenlemeler Türk Medeni Kanununda bulunur.

Aile hukuku alanındaki hukuk kuralları, nişanlanma, evlilik ilişkileri, evliliğin koşulları ve hükümleri, mal rejimleri, aile konutu, soybağı, boşanma, mal paylaşımı, nafaka, velayet, evlat edinme ve miras gibi konular üzerinde toplanır. Aile içi şiddet, taşıyıcı annelik, evlilik dışı ortak yaşam arkadaşlıkları, yasal olmayan evliliklerden doğan çocuklar, babalık davası, yapay döllenme, çocuk istismarı ve çocuk kaçırma gibi kadın hakları ya da çocuk hakları kapsamında ele alınan konular da gerek uluslararası sözleşmelerde gerek iç hukukta özel olarak düzenlenmektedir ve aile hukukunun alanıyla ilgilidir. Bu nedenle, aile hukuku, bireylerin ve aile birliğinin korunmasını amaçlayan çok geniş bir konu alanına sahiptir ve konuların genişliği sebebiyle zaman zaman farklı hukuk dallarıyla da etkileşim içerisine girmektedir.

Aile hukuku, Türk Medeni Kanununun 2. kitabında madde 118 ve devamında düzenlenmiştir. Aile hukuku içerisinde temel olarak;

-Evlilik Hukuku,

-Hısımlık,

-Vesayet konuları düzenlenmiştir.

Aile Mahkemesi Nedir?

Aile hukukuna ilişkin ve evlilik birliğinden kaynaklanan her türlü uyuşmazlığa bakan mahkemelere aile mahkemeleri denir. Söz konusu mahkemeler ihtisas mahkemeleri olarak kurulmuş olup uyuşmazlığın niteliğine ve talebe aile hukukundan kaynaklı uyuşmazlıklara başka mahkemeler de bakabilir. Bu sebeple yaşanılan ihtilaflarla veya taleplerle ilgili olarak hukuki yollara başvurulması düşünülüyorsa mutlaka bir avukattan hukuki yardım alınmalıdır. Aksi halde hak kayıplarıyla karşı karşıya kalınabilir.

Aile hukuku ile ilgili uyuşmazlıkların en etkin biçimde çözümü gerek toplum yapısının korunması, gerek aile birliğinin korunması, gerekse de evlilik birliğinden dünyaya gelen çocuklar varsa bunların evlilik birliğinin sona ermesinden olabildiğince az etkilenmesinin sağlanması ve böylece gelecek nesiller ile toplum yapısının gözetilmesi bakımından önemlidir. Bu sebeplerle aile mahkemelerine atanacak hakimlerin seçimine de özen gösterilmektedir. Aile mahkemesi hakimleri tercihen evli ve çocuk sahibi ve aile hukuku alanında yüksek ihtisasa sahip kişiler arasından seçilmektedir.

Ayrıca uyuşmazlıkların konusunun önemi nedeniyle aile mahkemelerinde yapılan yargılamalarda Aile hukukunun temel ilkeleri olarak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ve Anayasada yer alan ilke ve kurallar, emredici hükümler ile kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı düzenleme yasağı, Türk Medeni Kanununda yer alan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı, müşterek çocuklara ilişkin talep ve davalarda çocuğun üstün yararı ilkesi, aile birliğinin korunması ilkesi gibi ilkeler ile uygulama kuralları göz önünde bulundurulmakta ve böylece hakkaniyete göre hüküm kurulması amaçlanmaktadır.

Ayrıca aile mahkemelerindeki yargılamalarda  sosyal çalışmacı, ruhbilimci gibi alanda çalışan kişilerin yardımından yararlanıldığı da görülmektedir.

Aile Hukuku İle İlgili Uyuşmazlıklara Bakmakla Görevli Mahkeme Nedir?

Aile hukuku ile ilgili uyuşmazlıklara bakmakla görevli mahkeme aile mahkemeleridir. Ancak yukarıda da belirtildiği üzere belirli hallerin varlığı halinde görevli mahkeme değişiklik gösterebilmektedir.

Aile Mahkemelerinde Görülen Davaları ve Yargı İşleri Nelerdir?

Aile mahkemelerinin görev alanına giren davalar ve yargı işlerinin bazıları şunlardır;

  • Anlaşmalı Boşanma Davası

  • Çekişmeli Boşanma Davası

  • Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması nedeniyle Boşanma Davası (Şiddetli Geçimsizlik)

  • Terk sebebiyle Boşanma Davası

  • Hayata Kast, Pek Kötü Muamele ve Onur Kırıcı Davranış nedeniyle Boşanma Davası

  • Küçük Düşürücü Suç İşleme veya Haysiyetsiz Hayat Sürme nedeniyle Boşanma Davası

  • Akıl Hastalığı sebebiyle Boşanma Davası

  • Boşanmada Maddi ve Manevi Tazminat Davası

  • Nafaka Davası

  • Nafaka Artırım Davası

  • Nafakanın İndirilmesi veya Kaldırılması Davası

  • Çocuk Velayet Davası

  • Boşanmada Mal Paylaşımı ve Mal Rejiminin Tasfiyesi Davası

  • Nişan Bozma ile ilgili Davalar

  • Ziynet Alacağı Davası

  • Mehir Alacağı Davası

  • İddet Müddeti Kaldırılması Davası

  • Evlat Edinme Davası

  • Aile hukukuna ilişkin yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi

  • Boşanan kadının eşinin soyadını kullanmasına izin davası

  • Evlenen kadının bekarlık soyadını kullanmasına izin davası

  • Evlenmeye izin verilmesi davası

  • Aile soyadının değiştirilmesi davası

  • Babalık davası

  • Soybağının kurulması davası

  • Aile konutu şerhi konulması veya şerhin kaldırılması davası

  • Soybağının reddi davası

  • Vesayet davası

Aile Hukuku İle İlgili Uyuşmazlıklara Bakmakla Yetkili Mahkeme Nedir?

Yetki hususu Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6. Maddesinde düzenlenmiştir. Kanunda “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” Denilmiştir. Kanun metninden anlaşılacağı üzere yetki ile anlatılmak istenen davanın nerede(hangi yargı çevresinde) açılacağının belirlenmesidir. Örneğin yetkili mahkemenin Ankara Mahkemeleri olduğu bir durumda davayı İstanbul’da açmanız halinde yetki itirazı ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Dolayısıyla dava açarken yetki hususunun da göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Yukarıda paylaşılan kanun maddesi genel yetki kuralı olup yetkiye ilişkin birçok istisnai durum mevcuttur.

Nişanlanma tarafların evlenme vaadinde bulunmasıdır. Nişanlanma kurumu gerçek hayatta sıkça karşımıza çıktığı gibi kanunda da düzenlenmiştir. Özellikle nişan bozmak Türk Medeni Kanunu uyarınca birtakım sonuçlar doğurur. Nişan bozmanın sonuçları şu şekildedir;

Bir nişanlının, anne veya babasının veya nişanlının anne-babası gibi davranan yakınlarının, nişanın bozulması halinde karşı tarafa vermiş oldukları, alışılmışın dışındaki hediyeleri geri isteme hakları doğar.

Eğer nişanlılardan birisi haklı bir nedene dayanmadan nişanı bozarsa nişanı bozan taraf veya nişan bir tarafın kusuru sebebiyle bozulursa kusurlu taraf karşı tarafa tazminat vermekle yükümlü olur. Bu tazminat, yükümlü tarafın geçmişte yaptığı nişan giderleri ve evlenme amacıyla yaptığı giderler oranında azalır.

Nişanın bozulması yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat talep edilebilir.

          Türk Medeni Kanunu’nun “Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. Eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler. Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” hükmü evliliğin temel normu olarak kabul edilmektedir.

Evlilik özel bir bağın yanı sıra birçok hukuki sonucu da doğurur. Bu kadar önemli bir bağın kurulabilmesi için kanunun öngördüğü bazı şartlar vardır:

1-Erkek veya kadın 18 yaşını doldurmadan evlenemez. Ebeveyninin rızası olması durumunda 17 yaşını dolduran kişiler, olağanüstü koşullarda ve mahkeme kararıyla 16 yaşını doldurmuş kişiler evlenebilir.
2-Ayırt etme gücü bulunmayan kişiler evlenemezler.
3-Küçük ve kısıtlılar yasal temsilcilerinin izni olmaksızın evlenemezler.

4-Hısımlıktan kaynaklanan evlenme engelleri mevcuttur;

“a. Üstsoy ile altsoy arasında; kardeşler arasında; amca, dayı, hala ve teyze ile yeğenleri arasında,

b. Kayın hısımlığı meydana getirmiş olan evlilik sona ermiş olsa bile, eşlerden biri ile diğerinin üstsoyu veya altsoyu arasında,

c. Evlât edinen ile evlâtlığın veya bunlardan biri ile diğerinin altsoyu ve eşi arasında. evlilik yasaktır”

5-Mevcut evliliği sona ermemiş olan kişiler evlenemezler.
6-Önceki evliliğinin bitiminden itibaren geçirmesi gereken iddet müddetini tamamlamayan kadınlar evlenemezler.
7-Evlenmelerinde bir sakınca bulunmadığı bir sağlık kuruluşu tarafından raporlanmayan akıl hastaları evlenemezler.

TMK md. 141’e göre Evlilik; “evlendirme dairesinde evlendirme memurunun ve ayırt etme gücüne sahip ergin iki tanığın önünde açık olarak yapılır. Ancak, tören evleneceklerin istemi üzerine evlendirme memurunun uygun bulacağı diğer yerlerde de yapılabilir.”

Evlilik birliği içerisinde birçok hukuki ilişki kurulmuş olur. Taraflar evlilik birliği içerisinde kendilerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmek zorundalardır. Bu zorundalığa aykırı davranılması boşanma sebeplerinin gündeme gelmesine sebep olur.

Evliliği sona erdirmek isteyen taraflar ise bunu sadece dava yolu ile yapabilirler. Maddi ve manevi ortaklığın sona ermesi; mal rejimi, varsa çocukların velayeti gibi birçok hukuki sonucu olacaktır. Bu hususlarda anlaşmaya varılabilir ise tarafların hazırlayacakları bir protokol ile anlaşmalı boşanma gerçekleştirilebilir. Ancak bu halde dahi dava açmak şarttır. Öte yandan protokolde kamu düzeninden sayılan haller ve çocuğun yüksek yararına ilişkin haller dışında tüm hususlarda mutabakata varılabilir.  Kamu düzeninden sayılan haller ve çocuğun yüksek yararına ilişkin haller konusunda hakim taraflar mutabakata varmış olsalar bile aksi yönde karar verebilir. Şayet şartlarda anlaşılamazsa çekişmeli boşanma söz konusu olur.

Eşlerin evlenmeden önce çiftlerin evlilik öncesi ve sonrasındaki malları, aile bütçesi, miras hakları, velayet hakları gibi konular hakkında bir evlilik sözleşmesi düzenleyebilir. Evlilik sözleşmesinin evlilik devam ederken değiştirilmesi ve sonlandırılması mümkündür. Evlilik sözleşmesi evlilik süresince çiftlerin ve doğabilecek çocuklarının maddi ve manevi haklarını korumaya hizmet eder. Evlilik birliğinin sona erme durumu olduğunda ise yine evlilik sözleşmesi sayesinde boşanma davası ve ilgili diğer meselelerin çözümünde fayda sağlar, hakim tarafından da dikkate alınır. Evlilik sözleşmesinin hukuka ve ahlaka uygun olması gerekir. Aile hukuku alanında çalışan avukatlar ve hukuk büroları çiftlere evlenme sözleşmesi hazırlama konusunda yardımcı olabilirler. Alanında uzman bir hukukçudan hukuki destek alınarak eşler arasında bir evlilik sözleşmesi düzenlenmesi çiftlerin haklarını koruyarak, anlaşmazlıkların dava sürecine taşınmasını engelleyebilir.

Aile Hukukunda Boşanma Davaları

           Evlilik birliğinin, Türk Medeni Kanununda sayılan sebeplerle ve bir yargılama neticesinde verilen mahkeme kararıyla sona ermesi haline boşanma denmektedir.

Kanunda sayılan boşanma sebeplerini temelde ikiye ayırmak mümkündür;

1)  Genel boşanma sebebi evlilik birliğinin temelden sarsılması olup bu kapsama girebilecek durumlar her somut olayın özellliklerine göre farklılık gösterir.

2) Özel boşanma sebepleri:  Özel boşanma sebepleri ise kanunda sınırlı olarak sayılmıştır. Bunlar;

  • Zina (aldatma)

  • hayata kast

  • pek kötü veya onur kırıcı davranış

  • suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme

  • terk 

  • akıl hastalığı

Yine boşanma davalarını da temel olarak ikiye ayırmak mümkündür;

             1) Anlaşmalı boşanma davası

             2) Çekişmeli boşanma davası 

Eşlerin karşılıklı anlaşarak boşanma kararı alması durumunda anlaşmalı boşanma davası; eşlerin anlaşamadığı ve hemen hemen tüm konularda çekişme yaşadıkları durumlarda ise çekişmeli boşanma davası açılır.

Boşanma davalarında görevli mahkeme aile mahkemeleri, yetkili mahkeme ise eşlerden birinin yerleşim yeri mahkemesi veya davadan önce eşlerin son 6 aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.

          Türk toplum yapısının bir gereği olarak ve bunun hukuka yansımasının neticesinde aile birliği ve evliliğin hukuk sistemince korunması, önemli korumaya tabi tutulması gereken bir değer olarak görülmesi sebebiyle boşanma; ancak kanunda sayılı bazı hallerin varlığı durumunda ve ancak bir hakim tarafından bir yargılama yapılarak boşanma yönünde hüküm kurulması suretiyle gerçekleştirilebilir. Anlaşmalı boşanma durumunda dahi taraflar arasında bir anlaşmalı boşanma protokolünün hazırlanması, bunun hakime sunulması ve hakimin protokolde düzenlenen şartları hukuk ve ahlaka uygun bularak boşanmaya karar vermesi gerekmektedir. Ayrıca boşanma davaları, iki tarafın da ve özellikle tarafların çocuklarının bulunması durumunda çocukların maddi, manevi ve ekonomik durumlarının zarar görmeden en iyi şekilde sonuçlandırılması gerekmektedir. Bu sebeplerle boşanma davası için alanında uzman bir avukattan profesyonel hukuki destek alınması önemlidir.

Aile Hukukunda Miras ve Mal Paylaşımı Davaları

Boşanma ile birlikte gelen konulardan biri de eşlerin evlilik birliği öncesinde ve içerisinde elde ettikleri malların nasıl paylaşılacağıdır. Bu paylaşıma ilişkin esasları belirleyen kurallara da mal rejimi denir. Boşanma ile birlikte hakimin mal rejiminin tasfiyesini de sağlaması gerekir. Hakim eşlerin evlilik birliği öncesinde ve içerisinde elde ettikleri malları hukukun belirlediği esaslara ve eşler arasında belirlenen mal rejimine veya bu yoksa yasal mal rejimine uygun olarak adaletli biçimde paylaştırır. Türk hukuk sisteminde eşler arasında belirlenen yasal mal rejimi edinilmiş mallara katılma rejimidir ancak eşler farklı bir mal rejimi de belirleyebilirler.

Türk Medeni Kanununda dört mal rejimi düzenlenmiştir. Bunlar:

 Evlilik birliğinin sona ermesi halinde eşler kişisel mallarını alır ve evlilik birliği içinde edinilmiş mallar eşit olarak bölüşülür. Kişisel malların ve edinilmiş malların neyi kapsadığı Türk Medeni Kanunu’nda sayılmıştır.
Mal Ayrılığı Rejimi: Evlilik birliğinin kurulması mallar bakımından herhangi bir sonuç doğurmaz. Evlilik birliği sona ererse eşler aynı şekilde mallarına sahip olmaya devam ederler.
Paylaşmalı Mal Ayrılığı: Mal ayrılığı rejimi gibidir ancak paylaşmalı mal ayrılığı rejiminin kurulmasından sonra edinilmiş olup ailenin ortak kullanım ve yararlanmasına özgülenmiş mallar ile ailenin ekonomik geleceğini güvence altına almaya yönelik yatırımlar veya bunların yerine geçen değerler, mal rejiminin sona ermesi hâlinde eşler arasında eşit olarak paylaşılır.
Mal Ortaklığı Rejimi: Eşlerin kişisel kullanımına ayrılmış olan malları ile manevi tazminat alacakları hariç tüm malları ortaktır. Eşlerin aralarında anlaşarak bazı mallarını ortaklık dışında bırakarak sınırlı mal ortaklığı kurması da mümkündür.

Miras davaları ise ölen kişinin (muris) mal varlığının geride kalan mirasçılarına paylaştırılmasını amaçlar. Türk hukukunda eş ve çocuklar saklı paylı mirasçı olarak kabul edilir. Muris kural olarak mal varlığı üzerinde eş ve çocuklarının miras payına zarar verecek biçimde tasarrufta bulunamaz. Mirasın paylaşımı hususunda anlaşmazlık yaşanması ve hukuki yollara başvurulması halinde mahkeme miras taksimini yasaya ve murisin hukuk ve ahlaka uygun ölüm sonrası tasarruf beyanlarına uygun biçimde gerçekleştirir.

Aile Hukukunda Velayet ve Nafaka Davaları

            Boşanma ile birlikte gündeme gelen ve boşanma davasının ferileri olarak isimlendirilen ve hakimin boşanma yönünde hüküm kurarken bunlar hakkında da hüküm gereken en önemli konular velayet ve nafaka meseleleridir.

Eşlerin boşanmasına karar verilmesi halinde eğer müşterek ve reşit olmayan çocukları mevcutsa çocuğun velayetinin kimde olacağı hususunda da karar verilmesi gerekir. Mahkemeler, velayetin kimde olacağına karar verirken çocuğun yararına en uygun kararı almak durumdadır. Bu sebeple mahkeme öncelikle çocuğun yaşına, cinsiyetine, sağlık durumuna ve diğer özelliklerine bakarak, çocuğun üstün menfaatini gözeterek bir karar verir. Uygulamada küçük yaştaki çocukların velayetinin anneye verildiği görülmektedir ancak hakim babanın velayetten doğan sorumluluğu daha iyi yerine getireceğine kanaat getirirse velayeti babaya da verebilir. Zira velayet, sahibine yalnızca bir hak bahşetmemekte, birtakım önemli sorumluluklar da yüklemektedir.

Nafaka ise, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra bir tarafın diğer tarafın yaşamını aynı standartlarda sürdürebilmesi, bakım ve geçimine karşılık gelmesi amacıyla bir ödeme yapma yükümlülüğünden söz edilir. Özellikle çocukların yaşam kalitelerinin korunabilmesi için nafaka önemlidir.

3 tür nafakadan söz edilebilir;

1)  Boşanma öncesinde veya boşanma davası sırasında hakim eş ve reşit olmayan çocuk yararına, talep üzerine veya gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü dolayısıyla kendiliğinden tedbir nafakasına hükmedebilir. Boşanma gerçekleştikten sonra eş lehine hükmedilen tedbir nafakası yoksulluk nafakasına, çocuk lehine hükmedilen tedbir nafakası ise iştirak nafakasına dönüşür.
2) Yoksulluk nafakası: Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan taraf boşanmada kendi kusuru daha ağır olmamak kaydıyla karşı tarafın ekonomik ve mali gücüne göre süresiz olarak nafaka talep edebilir.
3) İştirak nafakası: Çocukların geleceğinin korunması, eğitimi ve terbiyesinin sağlanması için boşanma sonrasında velayet kendisine verilmeyen eşin ödemekle yükümlü olduğu nafakadır.

Tarafların mali durumlarının değişmesi durumunda nafaka miktarının yeniden tayini için dava açılabilir. Nafaka; nafaka alan eşin başkasıyla evlenmesi veya ölüm halinde kendiliğinden sona erer.

Aile Hukukunda Evlat Edinme Müessesesi

            Evlat edinme, bir çocuk üzerindeki biyolojik ebeveynlerin haklarının sona erdirilmesi ve çocuğun bir başka anne ve/veya baba tarafından yasal olarak evlat alınması, çocuk ile yeni anne/babası arasında hukuki bir bağ olarak soybağı kurulması işlemidir. Evlat edinme işlemi dava yoluyla ve birtakım hukuki prosedürlerin yerine getirilmesiyle gerçekleştirilir.

Evlat edinme işleminin 3 temel aşamasından söz edilebilir;

1. Başvuru: Evlat edinme işlemi için öncelikle mahkemeye başvurulması gerekmektedir.
2. Değerlendirme: Mahkeme, başvurunun kabul edilmesi durumunda, çocuğun psikolojik durumunu ve rızasını değerlendirerek karar verir.
3. Kabul: Mahkeme kararı sonucunda evlat edinme işlemi gerçekleştirilir ve çocuk yasal olarak evlatlık olarak kabul edilir.

 

6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun

Bu Kanunun amacı; ‘’şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.’’

           Türk toplumunda aile müessesesine verilen değerin hukuk alanına da yansıdığı görülür. Öyle ki ailenin, kadınların ve çocukların korunmasına dair özel bir Kanun düzenlenmiştir. Bu koruma fiziksel şiddetin yanında psikolojik, ekonomik ve cinsel şiddete karşı da koruma sağlamaktadır. Bunun sağlanması için de polis, savcılık, hakim gibi kişilerce başvurulabilecek birtakım koruma tedbirleri ile önleyici tedbirler düzenlenmiştir. Bunlardan bazıları şu şekildedir;

Polis, savcılık ve valilik tarafından alınabilecek koruyucu tedbirler

Şiddete uğrayan veya uğrama tehlikesi bulunan kadına(ve beraberindeki çocuklara);

●      uygun barınma yerinin sağlanması,

●      geçici maddi yardım yapılması,

●      psikolojik, mesleki, hukuki ve sosyal bakımdan rehberlik ve danışmanlık hizmeti verilmesi

●      kreş imkânı sağlanması.

Hakim tarafından alınabilecek koruyucu tedbirler

Şiddete uğrayan veya uğrama tehlikesi bulunan kadının;

●      iş yerinin değiştirilmesi,

●      (evli olması halinde) müşterek yerleşim yerinden ayrı yerleşim yeri belirlenmesi,

●      kadına şiddet uygulayan kişiyle evli olması halinde tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulması,

Önleyici tedbirler

Şiddet uygulayan kişinin;

●      müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhâl uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi,

●      korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması,

●      hakkında çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da tümüyle kaldırılması,

●      korunan kişinin, şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına, tanıklarına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmaması,

●      silah taşıması zorunlu olan bir kamu görevi ifa etse bile bu görevi nedeniyle zimmetinde bulunan silahı kurumuna teslim etmesi,

●      korunan kişi ve çocukları için tedbir nafakasına hükmedilmesi.

Tek Taraflı Israrlı Takip Mağduru, bir kişinin ayrıldığı veya hala birlikte olduğu sevgilisi veya eşi tarafından sürekli olarak takip edilmesi ve izlenmesi durumunu ifade eder. Takip eden kişi, bu davranışıyla karşı tarafı korkutmayı, gözdağı vermeyi ve güvencesiz hissettirmeyi amaçlar. 6284 sayılı Kanunun aile, kadın, çocuk, şiddete uğrayan aile bireyleri için sağladığı korumalar tek taraflı ısrarlı takip mağdurları için de uygulanabilir.

Görüldüğü üzere aile içi şiddet mağduru kadın ve çocukların başvurabileceği; geçici koruma kararı, uzaklaştırma kararı, sığınak talebi gibi birçok koruma ve önleme tedbiri mevcuttur. Şiddet mağdurlarınca alanında tecrübeli bir aile avukatından yardım alınmak suretiyle hukuki yollara başvurularak aile içi şiddetin ve bunun etkilerinin en aza indirgenmesi mümkündür.

          Önemle belirtmek gerekir ki bu yazıdaki bilgilerin tamamı genel bir bilgilendirme içermekte olup hukuki danışmanlık ve reklam gibi algılanmamalıdır.  Yaşanılan her bir olay ve uyuşmazlığın bağımsız biçimde ayrı bir hukuki değerlendirmeye tabi tutulması gerekir. Ayrıca her bir hukuki konu ve meselenin çözümü uzman bilgisi gerektirmektedir. Bu sebeple de karşı karşıya kaldığınız hukuki uyuşmazlıklar ve olaylar için yetkin bir avukattan hukuki danışmanlık almanızı, Yargıya taşınan uyuşmazlıklar açısından da dosyalarınızı yetkin bir avukat aracılığı ile takip etmenizi öneririz. Yukarıdaki makale ile ilgili olarak veya her türlü hukuki destek ve danışmanlık için büromuzla iletişime geçebilirsiniz.

İçeriklerimiz

Adres
BALGAT MAH. DOKTOR SADIK AHMET CADDESİ KREŞ APT. NO:49/1 ÇANKAYA ANKARA

İletişim Formu

YASAL UYARI

Bu sitede bulunan her türlü bilgi, yazı ve yapılan açıklamalar 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği’nin meslek kuralları bağlamında bilgilendirme amaçlı olup reklam amacı taşımaz. Bu nedenle, haksız rekabet yaratıldığı şeklinde yorumlanmamalıdır. Ziyaretçiler ve Müvekkillerin, Sitede yayımda olan bilgiler nedeniyle zarara uğradıkları iddiası bakımından Hukuk Büromuz herhangi bir sorumluluk kabul etmemektedir.